Verimli sonuçlar, iyi işler ancak huzurlu, birbirini seven, şen-şakrak ofis
ortamlarından çıkar. Sevgi böceklerinin uçuştuğu, arkadaşlık tohumlarının
ekildiği yerlerden kazanç biter. Mutluluk eken, kârlılık biçer…
Duygularınızın kaynağını bulursanız daha rasyonel düşünmeye, hissetmeye ve
hayatı hem kendiniz hem de diğer insanlar için kolaylaştırmaya
başlayabilirsiniz.
Hangi rolü üstlenmişsek üstlenelim kariyer yolculuğunda hepimiz bu mottolar
ve yönlendirmelerle büyürüz. Takım haline gelmek, aynı dili konuşan, aynı
duyguları paylaşan, ortak değerlere sarılan insanlar olmak için debelenir
dururuz. Eğitimler alır, “indoor-outdoor” oyunlar oynarız. Happy Hour’lar da
yer-içeriz. Yelken açar, düz duvara tırmanır, savaşırız.
O da yetmedi korsan olur, çizer, boyar, oradan buradan atlar, zıplarız.
Güven, liderlik, motivasyon, takım ruhu yüklemeleri, toplu spritüel çalışmalar,
meditasyon, ne varsa yaparız. Kısacası aslında topu topu bir kaç yıl bir arada
olacağımız insanlarla aynı ve mutlaka “mutlu” bir kalıba girmek için debelenir
dururuz.
İnsan Kaynakları = Mutluluk
ofisleri
Farkındaysanız insan kaynakları birimleri artık neredeyse “Etkinlik
Düzenleme ve Mutluluk Ofisi” haline dönüştü. Sanki işleri güçleri insanları
eğlendirmek, birbirlerine iyi davransınlar diye kolaylaştırıcı ortamlar
sağlamak. Eğitim, seminer, toplantı vb. için iyi içerik, fikir bulmaları
yetmiyor. Yaptıkları her şey ille de eğlenceli, interaktif ve çok yaratıcı
aktivitelerle bezenmiş olmalı. Özellikle büyük hele de global ve de kurumsal
organizasyonlarda iç iletişim toplantılarında vb. gerçekleşen kurguları,
senaryoları gördükçe, duydukça insan “Vay be!” diyor…
Sahneye Darth Vader kılığında çıkıp, yıldız savaşlarını canlandıran CEO”lar
mı, kırmızı halılar döşeyip, Oscar törenleri düzenleyenler mi, sahneyi film
setine çevirenler mi istersiniz. Neler var neler. Ve daha da kim bilir neler
yapılıyor, yapılacak. Yeter ki insanlar eğlensin, mutlu olsun, ekip ruhu
kazansın…
Mutluluk…
Oysa tüm bu sevgi çemberi, şirinler kasabası olma çabalarından sonra
ışıklar sönüp, perde indiğinde ve de herkes ofisine döndüğünde hayat pek öyle
hayal edildiği gibi gitmiyor. Zaten gitse bu kadar çabaya gerek kalmaz, “mutlu
ve takım olma” hali şirketlerin en önemli meselesi olmazdı. Gurular ne
diyor? Mutluluk dışarıdan alınmıyor, içimizden çıkıyor…
Ailelerimizde bile herkesi eşit derecede sevemiyor, geçinemiyor,
gerginlikler yaşıyor hatta kavgalar ediyoruz. O zaman çok farklı ortamlardan,
yaşanmışlıklardan gelen insanlar olarak iş ortamlarında huzur, sevgi içinde
birbirlerine kenetlenmiş, abi-abla-kardeş- ana-baba-evlat vb. benzeri ilişkiler
yaşayan insanlara dönüşemiyor olmamız da normal. Aslında farklısını hayal
etmek, beklemek veya oluşturmaya çalışmak gerçek dışı bir çaba ya da
gerçekleşmesi imkânsız bir umut…
İş ortamında sevmediğimiz, hatta gıcıklaştığımız, birlikte olmaktan rahatsız,
irrite olduğumuz insanlar da var. Olacak… Onları yönetiyor ya da onlara bağlı
çalışıyor, çalışacak olabiliriz. Pek haz etmediğimiz kişiler üstümüz ya da
astımız olabilirler. Oluyorlar.
Peki ne yapacağız?
Genellikle yaşananlar şunlar: Hayatı zehir etmek. Kendine,
karşındakine ve genel olarak o ortamı paylaşan herkese huzursuzluk yaşatacak
reaksiyonlar vermek. Depresyona girmek ya da sokmak. Mobing. Olay çıkarmak.
Sonunda kaçmak ya da kaçırtmak. Ve daha bir sürü olumsuz şey.
Bu böyle nereye kadar?
Hiç bir yere kadar! Çünkü bu kaçısın, reddedişin sonlandığı, düzeldiği bir
yer yok. Nereye gidersek gidelim, hangi ortamda olursak olalım, mutlaka
sevmediğimiz, pek haz etmediğimiz insanlar olacak. İnsan her yerde aynı ve her
yerde, mutlaka uyumsuz, birbirine benzemeyen insanların olduğu gruplar var.
İş ortamındaki huzursuzluktan ve özellikle bir ya da bir kaç belirli
kişiden, sevmediği insandan yakınan, onlara kafayı takmış “iş yeri
değiştirirsem kurtulurum” sanan öyle çok danışanım oldu ki. Kafa yapısını
değiştiremeyip, suçu, çareyi online casino’s karşısında arayanların
hemen hiç biri yeni yerlerinde de huzur bulmadı. Kaçıp, kurulma saplantısıyla
gittikleri her yerde daha da beter oldular. “Gelen gideni aratır, kör öldü
badem gözlü oldu” durumu yaşadılar.
Sevmediğiniz, pek hoşlanmadığınız, haz
etmediğiniz vb. kişilerin de olduğu ortamlarda çalışmak durumunda iseniz ki
böyle bir durum yaşamayan yoktur, uzmanlardan tespit ve öneriler şöyle:
Sevmeden de ilerlemek mümkün
hatta şart! Yapılacaklar listesi:
1- Uyumsuzlar ve terslik yapanlar aslında pek çok arızanın ve iyi
gitmeyen ya da daha iyi olması gereken şeyin açığa çıkmasını sağlar,
farklılaşmayı tetikler. Farklı bakış açısıdır. Bundan yararlanmaya, iyi
taraflarını, göremediklerinizi görmeye, o olmasaydı kaçırmak üzere
olduklarınızı yakalamaya odaklanın.
2- Bu tiplerle başa çıkmaya çalışmak stres, sinir ve duyguları
yönetmek konusunda eğitici, kişisel gelişim sağlayıcı egzersizlerdir. Bir de
böyle düşünün. Antrenman iyidir. Güçlendirir. Onlar kontrolü kaçırmanızı
sağlayacak düğmeleri ortaya çıkarırlar. Düğmeye basansa daima siz olursunuz.
Basmamayı öğrenmek ve daha iyi olmak için gıcıkları fırsat ve eğitim olarak
kabul edin…
3- Neden sinir olduğunuzu ya da sevmediğinizi analiz edin. Belki size
hoşlanmadığınız, kötü geçmişiniz olan birini hatırlatıyor. Belki ona
benzemekten korkuyorsunuz. Belki de benimsemediğiniz hatta çatışma yaşadığınız
bir grubun, topluluğun üyesi. Bunlara benzer kök sebeplerle ön yargılı
olabilirsiniz. Duygularınızın kaynağını bulursanız daha rasyonel düşünmeye,
hissetmeye ve hayatı hem kendiniz hem de diğer insanlar için kolaylaştırmaya
başlayabilirsiniz.
4- Herkes patronu, üstü, yöneticisi tarafından sevilmek, takdir
edilmek ister. Politik davranmayı ve çok içinizden gelmese de “poker face” (mimiksizlik,
ifadesizlik) denen yüz ifadesini takınmayı öğrenin. Sevmeseniz de gıcığın işini
takdir edin. Onu istihdam etmenize neden olan becerisine, katkısına saygı
duyun. Neticede iş yürüsün, o insan da mutlu hissetsin. En azından asabı
bozulup, verimsizleşmesin. Çok yararını göreceksiniz. Eğer hem sevmiyorsunuz,
hem de işe yaramıyorsa, “Zaten ne arıyor o orada?” Unutmayın; ne ekerseniz onu
biçersiniz.
5- Aynı şey astlar için de geçerli. Sizi o sevmediğiniz patronla,
yönetici ile kafanıza silah dayayıp çalıştırmadıklarına göre ya mecburiyetten
ya da istediğiniz için oradasınız. Bu durumda kalbinizden sevgi kelebekleri
çıkmasa da ihtiyacınızı, mecburiyetinizi karşılayan iş yerinizi temsil ettiği
için gıcığa saygı duyun ve davranışlarınızı olumlu yansıtın. Rol yapın. Ve bunu
kendi iyiliğiniz, ihtiyacınızın sürdürülebilir biçimde karşılanması için
yaptığınıza odaklanın. O kişiyi mutlu etmek için olmadığının farkında
olun. Çoğu kişi burada takılıp kalıyor. Sanıyor ki iyi davranırsa aslında
o gıcığa iyiliği dokunacak ya da onun iyice azmasına yardımcı veya güncel
tabirle “eziklik” olacak. Oysa bu çok büyük yanılgı… Aslında yapacağımız her
şey, olumlu davranma tercihimiz, tamamen kendi iyiliğimiz (ya da tersi durumda
kötülüğümüz) için olacak. Oluyor. Asıl olay bu!
6- Kaçmak, uzaklaşmak, mesafe koymak, itmek vb. yerine daha fazla
birlikte zaman geçirin. Hoşlanmadığınız insanla farklı açılardan, değişik
ortamlarda zaman geçirmek bilmediğiniz yönlerini algılamanıza, insani
taraflarını keşfetmenize, hakkında değişik şeyler öğrenmenize yardımcı olur.
Aynı şey karşı taraf için de geçerli tabii. O da sizin için görüşlerini,
davranışlarını değiştirecektir. Daha fazla bilgi, daha çok farkındalık, şefkat,
empati vb. demektir. Farkında oldukça karşılıklı olarak daha tutarlı, dengeli
davranışların gelişme olasılığı da yükselir. Sapık, hasta vb. değilse hiç kimse
zannettiğimiz kadar kötü değil aslında.
7- Geçmişte çok hoşlanıp, “favorim” dediğiniz ama şimdi aranızın fena
halde bozuk olduğu üstlerinizi, astlarınızı, arkadaşlarınızı ve akrabalarınızı
hatırlayın. Bu kişiyle de değişen duygu ve durumlar yaşayabileceğinizi
aklınızın bir köşesinde tutun. Gelecekte ne için, ne zaman, nasıl bir arada
olacağınızı şimdiden bilemezsiniz. İnsanlar ve koşullar sürekli değişir. Her
şey hep aynı kalacak gibi davranmak makul ve değil… Kapıları hep aralık
tutmakta daima fayda var diyenler, doğru söyler… Ya bir gün her şey yoluna
girerse?..
Özetle;
·
* Önce kendinize karşı dürüst
olun. Sebep siz olabilirsiniz. Duygu ve ön yargılarınızı irdeleyin.
·
* Güvendiğinizi birinden,
dışarıdan görüş alın. Belki olayı siz tetikliyorsunuz? Bakış açınız
değişebilir.
·
* Takım başarısı için
sevmediğiniz biriyle yaşadıklarınız risktir. Ekibin tamamını mahkûm etmeyin.
·
*Hoşnutsuzluğunuzu saklayın.
Kimse ters davranıldığında daha iyi karşılık vermez.
·
*Zorlu, problemli bir işi
birlikte yapın. Güç zamanlarda ilişkiler farklılaşıp, sıcaklaşabilir.
·
*Sevmeseniz de işine saygı duyun.
Saygı ve mümkünse şefkat duygusunu ve aklınızı ön planda tutun.
Kaynak : http://www.martidergisi.com/