26 Nisan 2016 Salı

Hatalardan Öğrenmek

İnsan yaşamındaki hatalar  "imtihan"  metaforuyla açıklanır.
 "Dünya bir imtihandır" metaforunu duymayan yoktur sanırım.
Sınava yönelik bu vurgu,  burada sınanacağımız diğer tarafta karnemizi göreceğimiz üzerine kuruludur. Okul yaşamında öğrenci önce ders alır, sonra sınav. İnsan yaşamında karşılaştığı sınavlar öyle mi peki?  Ne yazık ki hayat önce sınav  yapar, sonra ders verir.  
"Hatalardan ders almak" en çok duyduğumuz nasihatlerden biri kuşkusuz. Çoğumuz hatalarımızla nasıl baş edeceğimizi bile bilmiyoruz.
Thomas Edison ampulü icat edene kadar binlerce başarısız deneme yapmıştı. "Yaşadığınız başarısızlıklar size neler hissettirdi?" diye sorulduğunda Edison, "Ben başarısız olmadım ki, sadece ampulü çalıştırmayan on bin farklı yol öğrendim" demişti.

İlham verici bir cevap; ama söylemesi kolay, yapması zor.Bazıları yaptıkları hataları hiç kabullenmez. Bu tipler bir başarısızlık yaşadıklarında kendilerinden başka herkesi sorumlu tutmada çok beceriklidirler. Onların hayatın yenilgilerine karşı çok gelişmiş bir savunma mekanizmaları vardır. Yaratıcı zekalarını (varsa) mazeret üretmede  hoyratça harcarlar.Bazıları ise yaptıkları hatalardan sonra kendi kendilerine karşı çok acımasız davranabiliyor. Sanki hayatta onlardan başka kimse hiç hata yapmamış da, ilk hata yapan kendileriymiş gibi algılıyorlar olayları. Müthiş bir özgüven kaybı yaşıyorlar. Böyle olunca da yeni bir deneme yapmaktan korkar hale geliyorlar.Bazıları da hayatı bir okul gibi algılayıp yaptıkları her hatadan ders çıkartmaya çalışıyor, öğrenip ilerlemek istiyor. Peki bu mümkün mü? Hayır , çünkü insan ömrü her hatayı test etmeye yetecek kadar uzun değil. Bu yüzden başkalarının hatalarından da öğrenmeliyiz.Bir de yaptıkları hataları hiç umursamayanlar var. Hata yaptıklarını görüyorlar; ama hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Aynı hataları defalarca yapıyorlar. Bu durum onları hiç rahatsız etmiyor. Bunlar için öğrenemiyor demek haksızlık olur. Bunlar da öğreniyor fakat bir farkla. Hatalarını düzeltmek zor geldiği için bunları doğru kabul ediyorlar. Böyle olunca geriye bir sorun kalmıyor. Tipik savunmaları "ama ben buyum" ya da " beni olduğum gibi kabul et" şeklindedir. Ayrıca hata yapmamak için hiç bir şey yapmamayı tercih edenler de var. Hata yapma korkusuyla karar alamıyorlar, harekete geçemiyorlar. Durup bekliyorlar. Önce başkalarının yaptıklarını görmek istiyorlar. Eleştirilmekten çok korktukları için bir türlü harekete geçemiyorlar. Öyle ya en çok eleştiriyi en çok çalışan en az eleştiriyi de hiç çalışmayan oturan alacaktır.
Aldığımız eğitim hata yapma korkusunu yerleştirmiştir içimize. Çünkü sistem bize daha küçük yaşlardan itibaren başarılı olmanın hata yapmamaya bağlı olduğunu öğretmiştir. Formül basittir: "Gerekirse ezberle, bilmiyorsan sakın deneme. Unutma üç yanlış bir doğruyu götürür!"
Sadece okul yıllarında değil iş hayatında da tartışmalara katılımın düşük olması bundandır. Birçok insan hata yapma korkusuyla ağzını açmaya, adım atmaya korkar. Bu anlayış sorumluluk almaktan çekinen, bildiğini söylemeye ürken, itaatkâr, heyecansız ve risk almayan bireyler yetiştirir.
Oysa son yıllarda öğrenme üzerine yapılan çalışmalar bu görüşün tam tersini söylüyor. Araştırmalar hata yapmaktan çekinmeyen, tartışmalara katılan öğrencilerin daha başarılı olduklarını kanıtlıyor. Modern öğrenme teorisine göre artık "üç yanlış, üç doğruyu öğrenmemizi sağlıyor."
Eğer bir ortamda hiç hata yapılmıyorsa bu ortamlarda katılım yoktur. Kimse yeni bir denemede bulunmuyordur. İnsanlar statükoları sorgulamıyor, seçenekleri zorlamıyorlar, bilineni aşmaya çalışmıyorlardır. Bu ortamlarda sinerji olmaz. Çünkü enerjileri yok.
Eğer insanların daha fazla inisiyatif almalarını, daha fazla yönetime katılmalarını, ellerini taşın altına koymalarını, daha çok deneme yapmalarını, yenilikçi yollar bulmalarını ve girişimci olmalarını istiyorsak onlara "hata yapma hakkını" tanımamız gerekir. 
Bir konuda başarısız olmak en iyi öğreticidir. Başarısız her deneme, başarıya giden yolda bir parke taşıdır. Bu anlamda hatalar bir merdiven işlevi görür. Yaptığımız hataların üzerine basarak bir üst seviyeye çıkarız. Biz en çok hatalardan öğreniriz.
Bir işin nasıl "yönetilmeyeceğini" en iyi bilenler kötü bir yönetim altında çalışanlardır. Neyin olması gerektiğini anlamak için neyin olmaması gerektiğini anlamak gerekir. 
Daha başarılı ve daha anlamlı bir hayat için yeni yollardan gitmeye, hata yaptığımızda hem bunlardan ders almaya hem de bunları açık yüreklilikle paylaşmaya ihtiyacımız var. 
B. Shaw'ın dediği gibi, "Hiç bir şey yapmadan yaşanacak bir ömür yerine hata yaparak yaşanacak bir ömür daha faydalı ve daha şereflidir."
Hata yapmak kaçınılmaz. Yaşıyorsan hata yapacaksın. Zira ancak ölüler hata yapmaz.
Hata yapmanın sevilecek bir tarafı yok. İster kendimiz yapalım ister bize yapılsın hata yapmak kızdırır, sinirlendirir, öfkelendirir, üzer, kırar... Küçük ya da büyük olsun her yanlış, her hata acı verir. Hataya kayıtsız kalmak mümkün değildir.
Hata yapmaktan korkarız; çünkü çocukluğumuzdan gelen bir şartlanmayla hata yaptığımızda ayıplanmaktan, dışlanmaktan, küçük düşmekten korkarız. Önce anne babalarımız sonra öğretmenlerimiz kendilerince bizi korumak ve bize doğruyu öğretmek için küçük hataları bile yapmamıza engel olurlar. Örneğin " bardağı alma kırılır, kalemle duvara, yere, mobilyaya çizme ( Ne kaldı geriye?) koşma, üstünü kirletme , suya çamura basma … " Bu uyarıların hangisinin yararlı olduğunu söyleyebiliriz. 
Oysa hata yapmaktan korkmadığımızda çocuklar gibi özgür, cesur ve yaratıcı oluruz. Zihnimiz sürekli farklı, yaratıcı yolları dener. 
Hatalardan Öğrenmek
Hatalardan Öğrenmek


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Blog Arşivi