21 Mart 2016 Pazartesi

Şirket Yönetimi Gemi Kaptanlığı Gibidir...

ŞİRKET yönetimi gemi kaptanlığı gibidir. Nasıl havanın iyi mi kötü mü olacağına gemi kaptanları karar veremezse, ekonomik ortamında uygun olup olmamasını da yöneticiler belirleyemez. Kaptanlar her havada ve özellikle kötü havalarda gemilerinin güvenli seyrinden sorumludur. Bir gemiye sadece iyi havalarda kumanda etmek diye bir lüks yoktur. O lüks, olsa olsa yat sahiplerine mahsus bir ayrıca­lık olabilir. Bir şirketi, benim tercih ettiğim tabirle bir "firmayı" yönetmeye talip olmuş bir kişi mutlaka meslek hayatının belli devrelerinde çok kötü ekono­mik şartlar altında görev yapacaktır. Kaba bir tah­minle 30 yıl yöneticilik yapan bir insan en az 4 defa krize yakalanır. Büyük firma yöneticilerinin karşılaş­tığı sorunlar da büyük olur. Aynen açık denizlerde sefere çıkan kaptanın afet derecesinde bir fırtınaya yakalanma ihtimalinin şehir hattı kaptanlarına göre daha yüksek olması gibi.
Firma yönetimi bu bağlamda ikiye ayrılır. Birincisi uygun makro ekonomik koşullar altında, yatırımları ve satış hacmini büyütme (invest and grow) dönem­leridir. Bu dönemlerde firma yöneticisinin sıklıkla bakması gereken mali tablo "Kâr/Zarar Hesabı''dır. Şirket kârlı bir şekilde büyüyorsa stokları, alacakları ve sabit sermaye yatırımlarını finanse edecek parayı bulmak sorun değildir. Çünkü büyüyen şirketlere kredi vermek veya sermayesine katılmak isteyen çok olur, işin o tarafı finansman müdürüne bırakabilir.
Kriz devrelerinde ise firma yöneticisinin gözünü ayırmaması gereken mali tablo "Bilanço"dur. Çünkü krizler, küçülme-büzülme dönemleridir. Bu dönem­lerde şirket "zarar" edebilir. Zarar öz kaynağı küçül­tür, finansmanı borç kaynağa dayandırır. Bu yüzden işin finansmanı zorlaşır. Firmayı yönetmek bilançoyu yönetmek halini alır. Bilançonun yönetimi için yapıl­ması gereken ilk şey ihtiyaç duyulacak para miktarını düşürmektir. Firmayı bekleyen tehlike, stoksuz kalıp piyasa tabiriyle "yok satmak" değildir. Tehlike, satış­ların düştüğü bir dönemde başlamış yatırım, yüksek stok ve uzun vadeli alacakla yakalanmaktır. Firmanın sadece kendisi değil, tedarikçileri ve dağıtım kanalı da aynı dertlerden mustarip ise sistemi yönetmek daha güçleşir. Bu sebeple kriz yönetimi, olaya daha geniş açıdan bakılmasını gerektirir. Krizlerde firma­ların kâr kaybına uğraması en iyi sonuçtur. Zarar etmesi ise normaldir. Zararın en kötüsü, yüksek faizle finanse edilenidir. Böylesi zararlar zamanla habisleşir, bünyeyi kemirip bitirir.
Bu ortamda finans sektörünün birinci vazifesi "faizleri mümkün mertebe düşürmektir". Ban­kacılık esasen bilanço yönetmektir. Tedbirli bankacı, dönemsel kar diye bastırarak müşterisinin bilanço­sunu bozup onu acze itmez. Onun da bilançosunu yönetir.
Son söz: En düşük faiz, tahsil edilemeyen faizdir.


 Ege Cansen
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Blog Arşivi